ANA SAYFA   İLETİŞİM   ARAMA   genç-İMO ÜYE GİRİŞİ TMMOB

İMO ANA SAYFA


genç-İMO Ana Sayfa

25 MART 2025, SALI   

 

BİLİM, TEKNOLOJİ, MESLEĞİMİZ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE HARUN KARADENİZ`İ ANLAMA VE ANMA ETKİNLİĞİ

    Yayına Giriş Tarihi: 09.03.2020  Güncellenme Zamanı: 09.03.2020 16:57:44  Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ  
 

Güncellenme Zamanı: 09.03.2020 16:53:34

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Bilim, Teknoloji, Mesleğimiz ve Demokrasi Mücadelesinde Harun Karadeniz`i Anlama ve Anma Etkinliği 7 Mart 2020 tarihinde İMO İstanbul Şubesi konferans salonunda gerçekleştirildi.

BİLİM, TEKNOLOJİ, MESLEĞİMİZ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE HARUN KARADENİZ`İ ANLAMA VE ANMA ETKİNLİĞİ

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Bilim, Teknoloji, Mesleğimiz ve Demokrasi Mücadelesinde Harun Karadeniz`i Anlama ve Anma Etkinliği 7 Mart 2020 tarihinde İMO İstanbul Şubesi konferans salonunda gerçekleştirildi.

Etkinliğin açılış konuşmaları İMO Başkanı Cemal Gökçe ve İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından Harun Karadeniz`e ilişkin hazırlanan belgesel film izlendi. Ardından  genç-İMO 12. Dönem Konsey Başkanı Ayşe Ece Uysal ve Konsey Üyesi Bekir Tahsin Eren etkinlik için hazırladıkları sunumu paylaştılar. Sunumun ardından Cemal Gökçe, Ayşe Ece Uysal ve Bekir Tahsin Eren moderatörlüğünde konuşmalara geçildi.

Etkinlikte Orhan Bursalı, Fahri Aral, Yaşar Yılmaz, Süleyman Balkan, Mete Akalın, Selçuk Esen, Cem Bülbül, Dilan Yılmaz, Şükran Soner, Nigar Sancak, H. Mutlu Öztürk, Esat Korkmaz, Kazmir Pamir, Güngör Evren, Hulki Tanrıyar, Onurcan Arolat, Akif Aka, Oktay Gülağacı söz alarak Harun Karadeniz`e ve o döneme ilişkin görüş ve anılarını aktardılar.

Etkinliğe; İMO Başkanı Cemal Gökçe, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Bülent Erkul, Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin Kaya ve Necati Atıcı, Denetleme Kurulu Başkanı Kemal Şeyhmus Karahan, Genel Sekreter Yardımcıları Bahaettin Sarı ve Ceylan Özkul, İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ve Yönetim Kurulu Üyeleriyle çok sayıda meslektaşımız katıldı.
 
İMO BAŞKANI CEMAL GÖKÇE`NİN YAPTIĞI KONUŞMA

Nasıl Bir Ülkede Yaşıyoruz?
Elazığ-Sivrice merkezli depremde ve 41 Van-Bahçesaray`da ÇIĞ düşmesi sonucu olarak da 41 insanımız yaşamını yitirdi. Yüzlerce insanımız yaralandı, binlerce insanımız kış koşullarında evsiz, barksız kaldı. Depremlerde yıkılmayacak yapı üretilmesinden daha çok FAY ZONLARI konuşuluyor. Ayrıca, ÇIĞ altında kalanları kurtarmaya gidenler veya onları oraya gönderenler, bir klakson sesinin bile kar yığınını harekete geçireceğini bilmemeleri, ne afet öncesine, ne anına, ne de sonrasına hazır olunmadığını açıklıkla önümüze seriyor.

Çorlu Tren kazasında 25, Ankara Eryaman Tren kazasında 10 insanımızı kaybettik. Trafik kazalarında yaklaşık olarak her yıl 7000 insanımızı kaybediyoruz. Kartal`da kendi kendisine yıkılan YEŞİLYURT Apartmanında 21 insanımızı kaybettik.

Doğal olayların yanında, doğal olmayan olaylar da yaşıyoruz. Güney sınırımızdan neredeyse her gün genç insanlarımızın kara haberleri geliyor. Birçok eve yeni ateşler düşüyor. Doğa olaylarına karşı önceden risk giderici önlemler almayıp, afetlerle karşılaşınca yara sarmaya çalışıyoruz. Suriye`de neden olduğumuzu sorgulamadan gelen can kayıplarımızı görüp üzülüyoruz. Açıkçası sürekli olarak olayların kendisiyle değil sonuçlarıyla uğraşıyoruz. Suriye topraklarındaki savaş da bir sonuçtur.

Her geçen gün derinleşen yoksulluk, açlık, işsizlik neredeyse her gün bir insanımızı intihar etme sınırına getiriyor. Kadın cinayetleri ve iş kazalarından kaynaklanan acılar giderek artıyor. Bu konular çoğu zaman ülkemizde ana gündem haline bile gelemiyor.

Meslek Odaları ve Odamız yapılan yönetmelik değişiklikleriyle yetkisizleştirilip etkisizleştirilmiştir. LİYAKAT sistemi tümüyle ortadan kalkmıştır. Yargı kararlarına rağmen mühendislik hizmetleri birer formaliteye dönüştürülmüştür. Ekonomik kriz nedeniyle yatırımlar durmuş, genç meslektaşlarımız büyük oranda işsiz kalmışlardır. Öğrenimlerini tamamlamak için STAJ yapmak zorunda olan öğrenciler STAJ yerleri bile bulamamışlardır.

Her yıl aramıza katılan 12.000 meslektaşımız var. Bu meslektaşlarımız asgari ücretle bile iş bulamıyorlar. Geçtiğimiz yıl üniversite imtihanlarında 1.8 matematik sorusu yapıp, fizik ve kimya sorularında ekside kalan öğrenciler inşaat mühendisliği bölüm ve programlarına kayıt yaptırmışlardır.

Yatırımlar durmuş, inşaat mühendisi sayısı giderek kontrol edilemez bir şekilde artmıştır. İş bulabilmenin bir ayrıcalık olduğu bir ortamda "bu ücretle sen çalışmazsan senin yerine bu ücretle çalışacak çok insan var" diyen bir düzenle karşı karşıyayız. Birçok ülkede inşaat mühendisi oranı ülke nüfusuna göre 1/1300-1400 iken, bizim ülkemizde bu oran 1/650`dir. Yani ülkemiz nüfusunun 650`de biri inşaat mühendisidir. YÖK ile yapmış olduğumuz görüşmelerden hiçbir sonuç alınamamıştır.

Bugün ülkemiz bilim ve teknoloji üretiminde oldukça geri kalmıştır. Ayrıca, yaşam memnuniyetinde, insani gelişmişlik ve basın özgürlüğü sıralamasında, küresel barış endeksinde ne yazık ki Avrupa ve Dünya sıralamasında son sıralar da yer alıyor. İş kazaları ve işçi ölümlerinde, uluslararası şeffaflık örgütüne göre yolsuzlukta, kadın ve genç işsizliğinde, kadın erkek eşitsizliği ve kadın cinayetlerinde ise ilk sıralardayız.

Bugün iletişim ilişkisi tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğun yaşanıyor. Hiçbir kurum, kuruluş ve meslek Odamız bu dönüşüm ve değişimin dışında kalamaz. Açıkçası yenilikçi bilgi teknolojileri iş yapma biçimlerini ve eğitim sistemini büyük ölçüde değiştirecektir.

Bilim ve teknoloji uzun dönemli ekonomik ve toplumsal gelişmenin en önemli unsurlarından biridir. Bilim ve teknoloji politikaları ise bu gelişimin hızını ve yönünü etkilemenin bir aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada ekonomik, sosyal ve endüstri alanında gelişmiş ülkeler uzun erimli toplumsal, ekonomik ve siyasi hedefleri ile uyumlu bir bilim ve teknoloji vizyonu geliştiriyorlar. Ar-Ge yatırım ve çalışmalarına önem veriyorlar. Robotların ve yapay zekanın giderek hakim hale geldiği dünyamızda, disiplinler arası entegrasyonun giderek önem kazandığını görüyoruz.

Ülkemiz için tek stratejik seçenek bilim, teknoloji ve teknolojik yenilikte yetkin olmaktır. Bu yetkinliği kullanarak, gelecek kuşaklara ve toplumun tüm katmanlarına yaşanabilir bir dünya bırakmaktır. Dünyamızdaki rekabet üstünlüğü yarışı ve ortamında bilim, bilgi ve teknoloji üretiminde önde olan ülkeler, gelir paylaşımında da ön sırayı alıyorlar. Aynı zamanda o ülkeler dünyanın yönetiminde söz ve karar sahibi oluyorlar. Bu birikime ve yetkinliğe sahip olmadığımız takdirde ülkemiz için kabul edilebilir bir gelecek yoktur.

Ülkeler artık sektörlerden daha çok, sektörleri dönüştürecek teknolojilere odaklanıp yatırım yapıyor. Yaşam bilimlerine, malzeme bilimlerine ve bilgi-iletişim teknolojilerine önem veriliyor. Ülkemizi yönetenler, uzun bir süredir üretimi bir yana bırakıp ithalata dayalı tüketimi körüklüyorlar. Bu kapsamda inşaat sektörü ile ekonomimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ülkemizin sektör değil, teknoloji seçmeye odaklanması gerekiyor. Oysa bilgi üretilerek bilgiye ulaşılır. Adalet dağıtmak üzere kurulan ve eğitim yapan hukuk fakültelerinin 19`unun dekanı hukukçu değil. İnşaat mühendisliği bölümlerinin başında da inşaat mühendisi kökenli olmayan insanlar var. Bu durum oldukça düşündürücüdür.

Ülkemizde yaklaşık olarak 20 milyon mertebesinde konut stoku var. Kentlerimizde artık mal ve hizmetlerin kullanım değeri değil değişim değeri tüm süreçleri yönetip yönlendiriyor.

2019 yılında inşaat mühendisliği öğrenimi yapan Üniversite sayısı 124, bölüm ve program sayısı ise 204 olmuştur. 2019 yılında ise 10 binden fazla öğrenci aramıza katılmıştır. 40 matematik netinden 1,8`ine, 14 fizik netinden -2.0`ye,13 kimya netinden --2,3`e düşerek devlet okullarına girilebiliyor. 300 bininci sırada bulunan bir öğrenci bölüm ve programlara kayıt yaptırabiliyor.

Öğrenci sayısının fazlalığı yanında öğretim kadroları da oldukça yetersizlik var. Okulların fiziki şartları uygun değildir. Ayrıca üniversitelerde özgür bir ortamın olmaması öğrencilerin yaratıcı bir düşünceye sahip olmalarını engelliyor. Bilim, bilgi ve teknoloji ancak özgür bir ortamda yükselir.

Geçmişin mücadele eden değerli insanları olmasına rağmen bu geçmiş yokmuş gibi her şeye yeniden başlanıyor. Sürekli olması ve giderek artması gereken dayanışma ve mücadele alanları gerilerken, kimi zaman mücadele ediliyormuş gibi yapılıp özden uzaklaşılıyor. Bu durum insanlarımızı çaresizlikle baş başa bırakıyor. Mücadele ortamından uzaklaştırıyor.

Geriye dönüp baktığımızda özellikle 1970`li yıllardan bugünlere gelen ve ülkemizi yöneten bir anlayış var. 12 Eylül anlayışı ve anayasası var. Güdümlü, planlı, programlı 15 Temmuz anlayışı var. Ülkemizin geri kalmasında ve bağımlılık zincirini kıramamasında; ülkemizi 15 Temmuza götüren yönetimlerin siyasal, toplumsal ve kültürel alanda yaptıkları düzenlemelerin ve yönetim biçimlerinin oldukça büyük payı var. Bu yönetimler özellikle günü yaşayan ve halkımıza anı ve günü yaşatarak geçmişinden koparan bir toplumsal yapının ortaya çıkmasından sorumludurlar.

Bugün içine düşürülmüş olduğumuz ekonomik ve siyasi krizin yarattığı işsizlik ve afetlere bağlı olarak ortaya çıkan can ve mal kayıpları, dövize ve dışarıya bağımlı olan bir sistem varken, bugünkü durumu ve yatırımların durmasını geçmişten kopararak değerlendiremeyiz. Suriye topraklarında bulunan askerlerin durumu ve her gün birkaç eve düşen ateş, bilinmelidir ki yaşamış olduğumuz tüm olayların bir sonucudur.

Bugün ülkemizde bulunan düzen, geçmişten gelerek geleceğe uzanması gereken yaşanmışlıkları silip yok ediyor. Toplumun direnme gücünü o anla, veya kendisiyle sınırlı görüyor. Bugün yapılan inşaatlarda karşımıza çıkan ve bedeli daha çok işçi ve mühendis ölümü olan; "daha hızlı, daha hızlı iş yapma anlayışı" ne ise; hızlı tüketen ve mutlu olmayan bir toplumsal yapıyı ortaya çıkaran anlayış da odur.

Ortalık yanıyorken, birçok eve ateş düşmüşken, bırakalım geçmişimizi, iki gün öncesini bize unutturmaya, geleceğimizi sadece yaşanan güne odaklayarak turist sayısındaki artışa ve ekonomik büyümeye hapsetmek isteyen tek adam düzeninin, sorunlarımızı daha da büyüteceğine dikkat çekmektir.
Bırakın geçmişimizi ve geleceğimizi, "an bu andır" noktasına toplumu kilitlemeye çalışan anlayışa karşı Harun`ların dün vermiş olduğu mücadeleyi, bugüne, bugünün mücadelesini de yarınlara taşımaktır.

"Her mahallede bir milyoner yarattık" sözünü alkışlayan halk, "ne yazık ki o milyonerler yaratılırken kendilerinin fakirleştiğinin farkında değildirler" diyerek sömürünün nasıl işlediğine dikkat çekmiştir Harun Karadeniz. Bugün de 301 insanın göçük altında kalarak yaşamını yitirdiği Soma`da, onların ölümüne neden olanlara oy veriliyor.

Yine Harun Karadeniz, "sermayenin bir artık değer olduğunu gördükten sonra kapitalizmi savunmak anlamsızlaşır. Çünkü büyük bir kitlenin yarattığı değeri, küçük bir azınlığa vermek, toplum içinde ciddi bir adaletsiz yaratır" diyor. Bugünkü sömürü düzenini ve çok büyük projelerden çok büyük rantların iktidarı destekleyenlere aktarıldığını görseydi dilini yutardı her halde.

Harun Karadeniz ülkemizin sosyal, siyasal ve toplumsal olaylarının yanında ülkemizin eğitim sorunlarına yönelik olarak da çalışmalar yapmıştır. Sadece üniversite eğitim ve öğretimiyle ilgili değil; ilk, orta ve lise eğitimine yönelik olarak da çalışmalar yapmıştır. Köy Enstitülerini detaylı bir şekilde incelediğini, 7. ve 8. Milli Eğitim Şura kararlarını da masaya yatırdığını, yazdıklarından biliyoruz. Ayrıca İkinci Beş Yıllık kalkınma Planını ve 1968 yılında yayınlanmış olan 1968 İlkokul Eğitimi ve Öğretimi Programını da incelediği anlaşılıyor.

Harun Karadeniz "kendisini güven altında hisseden insanlar mutlu olabilirler. Tedirgin ve ürkek insanların mutluluğundan söz edilemez" diyor. Harun Karadeniz`i gündeme getirmemizdeki amaç; Harun Karadeniz`in mücadele vermiş olduğu sorunların bugün için de devam ediyor olmasıdır. Genç yaşına rağmen ortaya koymuş olduğu ürünler bugün için de geçerliliğini koruyor. "Sorunları başkaları yaratmış olsa da, bu sorunların çözülmesi için kendimizi sorumlu görürüz" diyen bir mücadele insanını, bir meslektaşımızı, bir devrimciyi, bir yurtseveri; inşaat mühendisliği bölüm ve programlarında okuyan arkadaşlarımızın tanımasını sağlamaktır.

Harun Karadeniz`in mücadele arkadaşlarına geçmiş günleri anımsatarak düşüncelerini genç meslektaşlarımızla paylaşmalarını sağlamaktır. Kaçarak kurtuluşun olmadığını bilmemizdendir. Bilimsel, teknik ve sosyal gelişimin önüne konulan engellere karşı, önceki kuşakların mücadelesini öğrenip geleceğe taşımaktır. Bu nedenle; Harun Karadeniz bir mücadele döneminin önemli bir bileni bir simgesidir. Unutmayız, unutturmayız.

1968 kuşağı, Vietnam ve Kamboçya`ya karşı Amerika`nın yürüttüğü savaşın bir gün bizim kapımıza da geleceğini biliyorlardı. Barışı önemsiyorlardı. Savaşa ve silahlanmaya karşı durmanın ülkemiz ve dünyadaki yoksulluğu azaltacağının farkındaydılar.

Montaj sanayisine dayalı bir kalkınma yerine makine üreten bir sanayinin kurulmasını talep ediyorlardı. Parasız ve herkese eşit bir eğitim istiyorlardı. Kaliteli bir üniversite eğitimi için öğrenenlerin yeterli bir lise eğitimi almış olmaları, öğretenlerin de yetkin ve bilimsel yeterliliğe sahip olmalarını savunuyorlardı. Özerk bir üniversite, demokratik bir yönetim yoksa bilimsel ve teknolojik gelişmenin olmayacağını yüksek bir sesle halkımıza ve yönetime duyuruyorlardı.

Bir avuç azınlığın sömürüsüne karşı işçi emekçi ve öğrenci gençliğin örgütlenerek yürütecekleri mücadelenin sonuç vereceğinin farkına varmışlardı.

Tüketen değil üreterek hakça paylaşan özgür ve demokratik bir düzenin kurulması, var olan sorunları ortadan kaldıracaktır diyorlardı. Biz de bir kez daha diyoruz ki;

Dün yoksa bugün, bugün yoksa gelecek de yoktur.
 
 
İMO İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI NUSRET SUNA`NIN YAPTIĞI KONUŞMA

Değerli Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Sevgili Gençler,

"Bilim, Teknoloji, Mesleğimiz ve Demokrasi Mücadelesinde Harun Karadeniz" konulu etkinliğe hoş geldiniz.

Etkinliği Oda merkezimiz düzenliyor, Şubemiz ev sahipliği yapıyor. Ben de ev sahibi olarak sizlere hem hoş geldiniz demek hem de Harun Karadeniz ve 68 kuşağının devrimci ruhu ile ilgili görüşlerimi kısaca özetlemek istiyorum. 

Değerli Dostlar,
Meslektaşımız Harun Karadeniz 6 Eylül 1942`de doğmuş, 15 Ağustos 1975`te hayata veda etmiştir. Yani bugün ne doğum ne de ölüm yıldönümüdür.

Buna rağmen bugün Harun Karadeniz`i anma etkinliği düzenlemenin şöyle bir anlamı olabilir: Harun Karadeniz`de vücut bulan, halk için mühendislik anlayışının tartışılmasına ihtiyaç duyulmuştur.

İhtiyaç duyulan sadece mühendislik anlayışı değildir elbette. Harun Karadeniz`in simge isimlerinden olduğu 68 kuşağının antiemperyalist, yurtsever, gericilik karşıtı özelliklerine duyulan ihtiyaç günümüzde yakıcı bir hal almıştır.

Bir bakıma, vurgulu hale getirdiğimiz bu iki özellik Harun Karadeniz`in kısa hayatının öyküsüdür.

Mühendistir, ancak mühendisliğin formüllerden ibaret olmadığını düşünmekte, mühendislik bilgisinin toplum ve ülke yararına kullanılması gerektiğini dile getirmektedir.

Etkinlik görselinde de kullanılan veciz sözünde bunun emaresi bulunmaktadır.

Evet, Harun Karadeniz "Biz mühendisler için tek yol kim için ve ne için çalıştığını bilerek emekçi halkın yararına üretim yapma olanakları yaratmaktır." diyerek, bundan 50 yıl önce yol gösterici olmuştur.

Hemen her platformda inşaat mühendislerinin halkçı, kamucu geleneğinden söz ediyoruz ya, işte bu geleneğin taşıyıcılarındandır Harun Karadeniz.

Biz bu geleneğin devamcısıyız. Geleneğe sahip çıkmamız, mesleğimizin hassasiyetleriyle ilgili olduğu kadar, 7154 Sicil Numaralı üyemiz Harun Karadeniz`in ömrünü adadığı fikirlerin yolundan ayrılmamakla da ilgilidir.

Değerli Meslektaşlarım,
Harun Karadeniz 1962 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi`ne kayıt yaptırmış, aynı yıl içerisinde İnşaat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanlığına seçilmiştir.

Birinci sınıf öğrencisinin dernek başkanlığına getirilmesi elbette onun taşıdığı potansiyelin işareti sayılmalıdır.

Bundan sonraki yıllar Harun Karadeniz`i 68 devrimci kuşağının önderleri arasına taşımıştır.

Amerikan 6. Filosunu protesto eylemlerinde öne çıkmış, örgütleyici, yönlendirici bir pozisyon almış, hitabet yeteneği ile dikkat çekmiştir.

CİA belgelerinde "nahoş bir olay" notuyla yer alan 6. Filoyu protesto eylemleri bizim için antiemperyalist mücadelenin simge eylemlerindendir.

Onlar için "nahoş" olan olaylar, Harun Karadeniz ve daha nicelerini tanımamıza vesile olmuştur.

Değerli Katılımcılar,
Harun Karadeniz DEV GENÇ ve TİP üyesi olarak yoluna devam etmiş, sadece eylemlerle öne çıkmamış, yazan, okuyan, araştıran yönüyle gençlik mücadelesinde ağırlığını hissettirmiş, "Kapitalsiz Kapitalistler", "Özel Yüksek Okullar ve Ardındaki Oyun", "Olaylı Yıllar ve Gençlik" gibi kitaplara imza atmıştır.

İTÜ Öğrenci Birliği Başkanlığı yaptığı dönem, "Özel Okullar Devletleştirmelidir" kampanyasıyla, İTÜ işgaliyle gençlik mücadelesinde derin izler bırakmıştır.

O yıllar devrimci gençlerin sadece okul ve öğrencilikle sınırlı kalmadığı, köylü direnişlerinden grev çadırlarına kadar dayanışma ilişkisi kurulduğu bilinmektedir.

Değerli Meslektaşlarım,
Tabii ki tam da bu noktada hatırlatılması gereken bir konu bulunmaktadır.

1960`ların sonuna doğru Boğaza köprü yapılma kararı ile birlikte tartışmalar yoğunlaşmış, Şubemiz de tartışmalarda taraf olmuş, görüşlerini kamuoyuyla paylaşmıştır.

Devrimci gençler, "Boğaza değil, Zap Suyu`na köprü" başlıklı bir kampanya açmış, kampanya kapsamında çeşitli etkinlikler düzenlenmiş, nihayetinde bir grup genç Hakkari`ye giderek Zap Suyu üzerine köprü inşa etmiştir. 

Hem kampanyada hem de köprü organizasyonunda Harun Karadeniz`in önemli bir etkisinin olduğu bilinmektedir.
Hatta Şair Refik Durbaş, Harun Karadeniz`in ölümünden sonra yazdığı şiirde

"Ölüm ilgilendirmiyor artık seni,
Cinayet ilgilendirmiyor,
Bir dağ yamacında,
Pınarlar kadar berrak bir şafakta,
Köylüler geçiyor Zap Suyu`ndan,
Ve tanıyor seni ölüm,
Geçiyor atardamarlarından"
diyerek bu durumu tescil etmiştir.
Değerli Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,

Aslında, "Boğaza değil, Zap Suyuna Köprü" kampanyası, Harun Karadeniz`de de yankısını bulan mühendislik anlayışının özetidir.
Kampanya bir taraftan ulaştırma politikalarını içerirken diğer taraftan kamu yatırımlarının yönünü işaret etmektedir.

Bizler Harun Karadeniz`in meslektaşları olarak, örneğin Kanal İstanbul`a karşı çıkarken bir taraftan kamu yatırımlarının deprem gibi yakıcı ihtiyaçlara yönelmesini talep ederken, diğer taraftan kentleşme politikalarıyla ilgili yaklaşımımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.

İnşaat mühendisliğinin evrensel doğruları ile Harun Karadeniz`in öğreticiliğini birleştiriyor ve mesleki-politik hattımızı çiziyoruz.

Değerli Katılımcılar,
Tedavi sürecinde pek çok engellemeyle karşılaşan ve maalesef aramızdan erken ayrılan meslektaşımız Harun Karadeniz`i sevgiyle, saygıyla yâd ediyorum.

Şube Yönetim Kurulu adına sizleri selamlıyor, etkinliğimize katıldığınız için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.


Güncellenme Zamanı: 09.03.2020 16:49:12

Tüm Genç İMO - Gündem »

Bu 09.03.2020 gününden itibaren 955 defa okunmuştur.

Sayfayı Yazdır

   

Key Yazılım Çözümleri A.Ş.